bugün tıp bayramı :( peh ne bayram! ve yine bugün evdeki son günüm 15 de işbaşı...
Gecenin bir yarısı tv de kanal 24 te vakit buldukça beğeniyle izlediğim tematik film kuşağı adlı programda Sevgili Hayali Arkadaşım 'ı izliyorum ingiliz dilinde türkçe alt yazılı, işlenilen tema ilk bakışta çocuklara hitap ettiğini düşündürsede ;yalın bir dille yaşamın tüm katmanlarına ve tüm yaş gruplarına dair ince nüanslar,hoşluklar ve realite vardı .Büyük bir hayranlıkla izledim öze dönüş ,kendini sorgulama , yüksek sesle düşünme ve adolesanların varoluş yolunda edindikleri tatlı ama yaşanıldığında acı veren deneyimleriyle dolu sahneler vardı.
tv 24 ü arayıp teşekkür maili yazmalıyım ama birde beni kızdıran birşey de oldu bunu yazmalıyım ta filmin sonuna kadar biraltyazı geçti bir miktar sabrettim sonunda kalktım bantla bu alt yazıyı kapadım ve keyifle filmi izledim,altyazıda ülkemizde sanatçı olarak tanınan sözüm ona ünlü sanatçı !saldırıya uğramış 1 saati aşkın bu alt yazı mühim bir habermişcesine gözüme sokulmaya çalışıldı yani yuh diyorum şöyleki topluma sanat adına gürültüyle karışık birkaç anadolu motifli dizeyi müzik olarak sanat olarak yutturmaya çalışan kimliksiz ve sadece zamanı geçirmeye yönelik uğraşıları nasıl olurda sanat ve bunlarla ortaya çıkanları sanatçı olarak tanımlıyoruz ,anlamıyorum...
Film de geçen bir nefis dialoglardan biri; Eskimo asıllı öğrencinin atalarının geçmişini sorgulamayı başarıp nihayetinde yüksek sesle düşünmeye ilk adım attığında ,kendisine burs veren kuruluşun başkanının da bulunduğu toplumsal sınıfa dair eleştirel sözler sarf edince ,danışman öğretmenin adolesan kıza sarfettiği şu söz '' Güç ille de gürültülü olmak ve göze batmak zorunda değildir'' bu flimden aklımda kalanlardan...
Ve ben adolesan çağlarımı ve 15 yıl öncemi özledim.
Gecenin bir yarısı tv de kanal 24 te vakit buldukça beğeniyle izlediğim tematik film kuşağı adlı programda Sevgili Hayali Arkadaşım 'ı izliyorum ingiliz dilinde türkçe alt yazılı, işlenilen tema ilk bakışta çocuklara hitap ettiğini düşündürsede ;yalın bir dille yaşamın tüm katmanlarına ve tüm yaş gruplarına dair ince nüanslar,hoşluklar ve realite vardı .Büyük bir hayranlıkla izledim öze dönüş ,kendini sorgulama , yüksek sesle düşünme ve adolesanların varoluş yolunda edindikleri tatlı ama yaşanıldığında acı veren deneyimleriyle dolu sahneler vardı.
tv 24 ü arayıp teşekkür maili yazmalıyım ama birde beni kızdıran birşey de oldu bunu yazmalıyım ta filmin sonuna kadar biraltyazı geçti bir miktar sabrettim sonunda kalktım bantla bu alt yazıyı kapadım ve keyifle filmi izledim,altyazıda ülkemizde sanatçı olarak tanınan sözüm ona ünlü sanatçı !saldırıya uğramış 1 saati aşkın bu alt yazı mühim bir habermişcesine gözüme sokulmaya çalışıldı yani yuh diyorum şöyleki topluma sanat adına gürültüyle karışık birkaç anadolu motifli dizeyi müzik olarak sanat olarak yutturmaya çalışan kimliksiz ve sadece zamanı geçirmeye yönelik uğraşıları nasıl olurda sanat ve bunlarla ortaya çıkanları sanatçı olarak tanımlıyoruz ,anlamıyorum...
Film de geçen bir nefis dialoglardan biri; Eskimo asıllı öğrencinin atalarının geçmişini sorgulamayı başarıp nihayetinde yüksek sesle düşünmeye ilk adım attığında ,kendisine burs veren kuruluşun başkanının da bulunduğu toplumsal sınıfa dair eleştirel sözler sarf edince ,danışman öğretmenin adolesan kıza sarfettiği şu söz '' Güç ille de gürültülü olmak ve göze batmak zorunda değildir'' bu flimden aklımda kalanlardan...
Ve ben adolesan çağlarımı ve 15 yıl öncemi özledim.