14 Ocak 2015 Çarşamba

RACHEL İN DÜNYASI

28 Şubat 2003




(Annesine)



E-postama yanıt verdiğin için teşekkürler Anneciğim. Sizden, ve beni düşünen diğer insanlardan bir şeyler duymak bana çok iyi geliyor.



Sana yazdıktan sonra yaklaşık 10 saat boyunca, grubumla bağlantım kesildi. Bu sürede, Hay Selam’daki cephe üstünde yaşayan bir aileyleydim, benim için yemek hazırladılar, kablolu TV’leri de var. Evlerinin ön cepheye bakan iki odası kullanılamıyor çünkü duvarlarda mermi delikleri var, dolayısıyla tüm aile—üç çocuk ve anne baba—ebeveynlerin odasında yatıyor. Yerde, en küçük kız olan İman’ın yanında yatıyorum, ve hepimiz battaniyeleri paylaşıyoruz. Oğullarına İngilizce ödevinde biraz yardımcı oldum, ve hep birlikte Hayvan Mezarlığı ismindeki korku verici bir film izledik. Filmi izlerken yaşadığım korku galiba hepsine çok gülünç geliyordu. Cuma tatil günü, uyandığımda da Arapça seslendirilmiş Lastik Ayıcıklar’ı seyrediyorlardı. Onlarla kahvaltıyı yaptım ve orada bir süre oturup bu koca battaniye yığınının içinde aile ile beraber, bana Cumartesi sabahı çizgi filmlerini andıran şeyi seyretmenin keyfini çıkardım. Sonra Nidal’ın ve Mansur’un ve Büyükannenin ve Rafet’in ve yanlarında kalmamı can-ı yürekten isteyen bu geniş ailedeki diğer herkesin yaşadığı, B’razil tarafına doğru yürüdüm. (Bu arada, öbür gün, Büyükanne bana, boyuna üflediği ve siyah şalını işaret ettiği, Arapça, pandomimli bir ders verdi. Nidal’a, ona annemin burada birisinin bana, sigaranın ciğerlerimi kapkara yaptığıyla ilgili bir ders verdiğini bilseydi memnun olacağını söylettim.) Nuseret kampından onları ziyarete gelen gelinleriyle de tanıştım, ve onun küçük bebeğiyle oyun oynadım.



Nidal’ın İngilizcesi her gün daha da gelişiyor. O, bana “kardeşim” diyen. Büyükanneye İngilizce nasıl “Merhaba. Nasılsınız?” denildiğini öğretmeye başladı. Her an geçen tank ve buldozerlerin sesini duyabiliyorsun, fakat hepsi de birbirlerine, ve bana karşı gerçekten çok içtenler. Filistinli arkadaşlarımlayken, insan hakları gözlemcisi, belgeleyici, ya da doğrudan-eylem direnişçisi görevi üstlenmeye çalıştığım zamankilerden, biraz daha az korku duyduğumu hissediyorum. Onlar, büyük mücadelelerin nasıl verildiğine dair iyi bir örnek. Bu durumun onlara her bakımdan, çok büyük sıkıntılar yaşattığını—ve sonunda onları alt edebileceğini—biliyorum, fakat gene de onların, yaşamları içerisinde süren bu dehşete, ve ölümün sürekli kol geziyor olmasına karşın, insanlıklarını—gülüşlerini, cömertliklerini, ailelerine ayırdıkları vakti—bu kadar iyi korumaktaki güçleri beni şaşkına çeviriyor. Bu sabahın ardından kendimi çok daha iyi hissediyorum. Neredeyse ilk elden, hala ne denli canavarlaşabilmemizin mümkün olduğunu keşfedişimin hayal kırıklığı üzerine yazmak için, uzun zaman harcadım. Hiç değilse şunu belirtmeliyim ki, insanların—daha önce hiç görmemiş olduğum kadar—en korkunç hallerdeki sahip olduğu gücün, ve temel insanlığını yitirmeme yeteneğinin derecesini de keşfetmekteyim. Galiba aslolan onur. Bu insanlarla tanışmanızı isterdim. Belki, umarım, bir gün bu da olur.



Rachel