7 Temmuz 2011 Perşembe

Dili şiddet olan ülke

 Bir grup uluslararası eylemci Gazze Şeridi kıyılarına, küçük bir filo ile yola çıkmaya hazırlanıyor. Çoğu barış ve adalet için çalışan eylemciler ve mücadeleciler, apartheid’a, sömürgeciliğe, emperyalizme, anlamsız savaşlara, adaletsizliğe karşı mücadelenin gediklileri. Burada bu mücadelenin zor olduğunu belirtmek gerek, çünkü şimdiden onları eşkıya ilan ettiler.


Aralarında entelektüeller, Holocaust gazileri ve vicdan sahibi insanlar var. Güney Afrika’da apartheid’a ya da Vietnam Savaşı’na karşı mücadele ederken, buralarda da bu eylemlerinden dolayı takdir toplamışlardı. Ama, bugün, bazıları yaşlanmış olan, adil olduğuna inandıkları bir dava için hayatlarını tehlikeye atan ve paralarını harcayan bu insanları takdir eden bir söz söylemek, ihanet sayılıyor. Bazı şiddet yanlıları da aralarına karışmış olabilir ama büyük çoğunluğu barışçıl insanlar; İsrail’den değil onun adaletsizliklerinden nefret edenler. Bugünkü düzeni sorgulamak için sessiz kalmamaya karar verdiler; çünkü bu düzen onlara kabul edilemez geliyor. Ahlak sahibi kimseye kabul edilebilir gelemez.



Evet, bir provokasyon yaratmak istiyorlar: dünyaya Gazze’nin durumunu hatırlatmanın tek yolu bu. Kassam füzeleri ya da gemi filoları olmadan kimse burayla ilgilenmiyor. Evet, Gazze’nin durumu son aylarda biraz daha iyileşti, kısmen daha önceki yardım filosunun sayesinde. Ama yok, Gazze daha özgür değil; oradan çok uzakta. Denize ya da havaya çıkışı yok, ihracatı yok ve halkı hâlâ yarı hapis. Ben-Gurion Uluslararası Havaalanı iki saatliğine işlemez olunca paniğe kapılan İsraillilerin, bir liman olmadan yaşamanın nasıl olduğunu anlaması gerek. Özgürlük Gazze’nin hakkı, buna ulaşmak için elini taşın altına koymak da filoya binenlerin hakkı. İsrail onların eylemine izin vermeli.



Ama İsrail’in nasıl tepki verdiğine bir bakın. Yardım filosu herkes tarafından hemencecik bir güvenlik tehdidi olarak tanımlandı; içindeki eylemciler düşman olarak sınıflandırıldı ve savunma bakanlığı yetkililerinin yapıp basının da balıklama atladığı aptalca varsayımların üstüne hiçbir şüphe gölgesi düşmedi. Türkiye vatandaşlarının sebepsiz yere öldürüldüğü son yardım filosunu öcü gibi gösterme kampanyasının sonunu daha duymamıştık ki, yeni kampanya başladı bile. Bütün moda laflar bu kampanyanın içinde: tehlike, kimyasal madde, göğüs göğüse muharebe, Müslüman, Türk, Arap, terörist ve belki de birkaç intihar bombacısı. Kan ve ateş ve duman sütunları!



Buradan varılan kaçınılmaz sonuca göre de, yardım filosu yolcularına karşı başvurulacak sadece bir tek yol var: güç kullanımı, sadece güç, her güvenlik tehdidinde olduğu gibi. Tekrar eden bir kalıp bu: Önce öcü gibi göster, sonra (şiddeti) meşrulaştır. Gazze’deki silah kaçakçılığı tünellerinden gelen gelişmiş İran silahları masallarını hatırlayın, ya da Gazze şeridinin bubi tuzaklarıyla kaplı olduğu masalını. Sonra Gazze Savaşı başladı ve askerler böyle şeylerle karşılaşmadı bile.



Yardım filosuna karşı tutum da bu davranışın devamı. Korkutma taktiği ve öcü gibi gösterme kampanyası, bütün kamusal söyleme egemen olan şiddet yanlısı belagate katkıda bulunuyor. İsrailliler, güç kullanımı konusunda değil de, yardım filosu hakkında korku hikayeleriyle kaşık kaşık beslenirse, ne düşünecekler? Bu eylemcilerin İsrail Güvenlik Güçleri askerlerini öldürmek istediğini mi? Biz çıkıp onları daha önce öldürürüz.



Şimdi politikacılar, generaller ve yorumcular yarıştalar; yardım filosunun en korkutucu tanımını kim yapacak, halkı kim daha çok kışkırtacak, kim bizi kurtaracak askerleri daha iyi övecek ve kim savaştan önce yapılacak cinsten en tumturaklı belagati tutturacak diye. Önemli bir yorumcu olan Dan Margalit’in gazetedeki köşesinde ağzından şimdiden bal damlıyor: “Ellerine sağlık” diye yazdı, yardım filosunda yer alacak gemilerden birine sabotaj düzenleyen eller hakkında. Bu da bir başka eşkıyalık ve yasadışı hareket, ama hemen alkışı kapıyor ve kimse sormuyor: Ne hakla?



Bu yardım filosu da geçemeyecek. Başbakan ve savunma bakanı bize bu sözü verdi. İsrail bir kez daha onlara, o eylemcilere kimin daha erkek olduğunu gösterecek: kim daha güçlü ve havada, karada ve denizde yetkili kim? Önceki yardım filosunun “dersleri” iyi öğrenildi; boş yere insan öldürmenin ya da geminin şiddetle gereksiz biçimde ele geçirilmesinin dersleri değil, ama İsrail ordusunun aşağılanması dersi.



Ama gerçek şu ki, asıl aşağılanma, deniz komandolarının daha baştan gemilerin yolunu kesmek için yerlerini alması gerçeğinde yatıyor ve bu hepimizin üstüne düşünmesi gereken bir şey: Dili şiddet olan bir ülkeye, neredeyse her şeyi güç kullanarak, sadece güç kullanarak çözmeye çalışan bir ülkeye nasıl dönüştük?

Gideon LEVY

1 Temmuz 2011 Cuma


star gazetesin de yayaınlanmıştır