19 Mayıs 2011 Perşembe

kimlik siyaseti !

Ölüye o soru soruluyor muydu?


Binnaz Toprak kusura bakmasın ama başlık böyle olması gerekiyordu.

Zaten dünyaya kazık çakmayı düşünenlerin mükedder olmasına gerek yok.

Konu biz ölümlüleri ilgilendiriyor.

Diyorum ki...

Lanet olsun şu Fransız ihtilaline.

Keşke insanlıkta "etnik kimlik bilinci" hiç var olmasaydı?

Mazisi Platon'a, İslami literatürde şeytanın Allah'a isyan etmesine kadar gidiyor.

Ama "etnik kimlik bilinci"nin Fransız ihtilaliyle ciddi bir popülarite kazandığı da vaka.

1789 yılı, çeşitli etnik unsurları bünyesinde barındıran imparatorluk yapılarının ölüm fermanının imzalandığı tarih.

İmparatorluk sistematiğine meftun falan değilim.

Ama insanlarda "etnik kimlik bilinci"nin üretilmesi ve dalga dalga yükseltilmesinin insanlığa ne faydası oldu?

Jön Türkler'e ve ittihatçılara ilham oldu. Devlet-i Aliyye yıkıldı.

Hitler, Mussolini ve Stalin'e payanda oldu, 2. Dünya Savaşı'nda 55 milyon cana mal oldu.

Türkiye'de tek parti diktasına rehber oldu,yıllarca Kürtler'i ve dindar kitleleri ezdi.
Etnik kimlik bilinci, insanlığı daha yükseklere mi taşıdı ?

Irk olgusu, 'insanın elinde olmayan bir şekilde' doğma anında mevcut bulunan bir özellik.


Mücadele ve liyakatle elde edilen bir nitelik değil.

Bu itibarla insanın kendi elinde olmayan bir kimlikle övünmesi ne derece manasızsa, hakir görülmesi de o derece akıl dışıdır.

Hal böyleyken bunca kan ve gözyaşı neden?

Türkiye'de siyasal milliyetçiliğin işaret fişeği olan ve 1903 yılında Yusuf Akçura'nın "Üç Tarz-ı Siyaset" ruhuyla işte bugün geldiğimiz nokta.

Modernizmin ürettiği bu "ayrılıkçı saplantı", postmodern çağda da kıyıma devam ediyor.

Kimlik siyaseti her zaman karşı kimlik bilincini yükseltir.

Yükseltti de.

....


Gültekin AVCI
19 Mayıs 2011 Perş
BUGÜN gazetesindeki yazısından alıntılanmıştır.